Kalileh ve Demneh’in hikayeleri
حاضیرلایان: آینور م. صدیق
Hazırlayan:Aynur M. Sadık
ASLAN, ÖKÜZ ve KARDEŞ ÇAKALLAR
Hintilerin adaletli hükümdarı Debeşelim, Hintli filozof Beydeba’ya şöyle dedi:
- Hayatta, çok iyi dost olan kişiler vardır. Yalancı birisi yüzünden bu dostluklar ve sevgiler nasıl biter? Bana bununla ilgili bir hikaye anlatabilir misin?
Beydeba:
- Elbette, dedi ve hikayesine başladı:
Çok önceleri Destavend’de yaşlı bir adam yaşıyordu. Bu adamın üç tane oğlu vardı. Adam, oldukça zengindi. Oğluları, babalarının yaşlı olmasından yararlanarak zengin olamak istiyordu. Adam bu duruma çok üzüldü. Onların yanlış yolda olduklarını düşünen baba, çocuklarını toplayıp onlara şunları söyleri:
- Oğullarım! Dünyada yaşayanlar üç şeyin arkasından koşarlar. Rahat bir hayat yaşamak, insanlar arasında söz sahibi olmak ve gelecek için hazırlık yapmak. Bu üç şey de ancak dört yolla olur. Ekmek parasını en güzel yollardan kazanmak. Kazanılan şeyi korumak, o parayı en iyi şekilde kullanmak. Yakınlarını, dostlarını mutlu etmek için parayı iyi yerlere harcamak gerekir. Bunlardan birisini yapmayan kişi isteğine ulaşamaz. Çünkü insan; para kazanamazsa yemek için bir şey bulamaz. Para kazanıp da parasını koruyamazsa fakirleşir.
Parasını bir kenara koyup kullanmazsa, parası kısa sürede biter. Ayrıca para; harcanılamsı gereken yere harcanmalıdır. Eğer hak eden kişiye değil de hak etmeyen kişiye verilirse yine biter.
Yaşlı adamın sözleri oğullarını çok etkiledi. Onlar da babalarının söylediklerini yapmaya karar verdiler. Adamın en büyük oğlu, Meyyun adlı bir ülkeye gitmek istedi. Şetrebe ve Bendebe adlı iki öküzün çektiği bir arabayla yola çıktılar. Çamurlu bir yerden geçerken Şetrebe isimli öküz çamura girdi. Araba sahibi bunun üzerine Şetrebe’nin yanında bir kişiyi bırakarak yola devam etmeye karar verdi. Çamurlar kuruduktan sonra öküzle birlikte kendilerine yatişmelerini söyledi. Şetrebe ile beraber kalan adam, saatler geçtikçe korkmaya başladı. Yalnız kalmaktan korkan adam, öküzü bıraktı. Dostlarına yetişi ve onlara “Öküz öldü.” dedi.
Adam öküzü bıraktı ve gitti. Fakat öküz çamurdan kutrulmayı başardı. Buradan kurtulduktan sonra etrafa baktı. Kendisine suyu ve otu bol bir yer buldu. Burada kalmaya karar verdi. Günden güne rahata kavuştu. Yüksek sesle böğürmeye başladı. Şetrabe’nin yaşadığı yerin yakınlarında büyük bir orman bulunuyordu. Ormanda bir aslan yaşıyordu. Hayvanlar da bu aslana hizmet ediyoru. Aslan kendi düşüncesine göre davranıyordu. Dostlarının fikirlerini hiç sormuyurdu. Şetrebe adlı öküzün sesini duyan aslan bu sesten çok korktu. Çünkü hayatında hiç ödüz sesi duymamış. Bu yüzden yerinde oturup hiçbir yere çıkmıyordu. Ayrıca hiçbir iş yapmıyordu. Yiyeceklerini, diğer hayvanlar bulup getirtıyordu. Aslanın ordusunun içinde Kelile ve Dimne adlı iki kardeş çakal bulunuyordu. Bu çakallar akıllı ve terbiyeliydi. Bir gün Dimne, Kardeşi kelile’ye şöyle der:
- Ey kardeşim! Şu bizim aslana ne oldu: Hiçbir yere çıkmıyor.
Kelile ona şöyle cevap verir:
- Sana ne: Aslanın bu durumu bizi ilgilendirmiyor. Çünkü aslan bizim hükümdarımız. Onun istediği yaparız. İstemediğini yapmayız. Bunun için dilini tut. Seninle ilgisi olamyan işlere de karışma.
- Haklısın, kardeşim. Ancak şunu bilmelisim: Herkes rahat bir hayat yaşamak için kükündara yaklaşmaz. Bazen de düşmanlarını korkutmak ve dostlarını mutlu etmek için yakınlaşır. İnsanlar içinde azıcık bir şeyle mutlu olan kişiler vardır. İyiliksever olanlar ise az bir şeyi yeterli görmezler. Hak ettikleri yerlere ulaşmak isterler. Zengin olarak yaşarler, yakınlarına ve dostlarına yardım ederler. Bunlar kısa bir hayat yaşasa bile uzun yaşamış gibidirler. Bazıları yalnız yemek için çalışırlar. Bunu yeterli görüp ilerisini düşünmezler.
Kelile ise:
- Senin ne demek istediğini anladım. Sen tekrar iyice bir düşün. Herkesin toplumda kendine göre bir yeri vardır. Herkesin bulunduğu yerli yeterli görmesi gerekir. Halimizi küçük görmeyip şükrememiz daha iyidir, dedi.
Dimne bunun üzerine şu cevabı verdi:
- İnsanın toplumdaki yeri; kişilerin yardımı veya birbirleriyle mücadelesinin sonucunda ortaya çıkar. İnsan, çalışması sayesinde küçük yerlerden büyük yerlere ulaşır. Çalışmayan bir kişi ise kendisini yüksek yerlerden alçak yerlere düşürür. Büyük yerlere ulaşmak zordur. Ama yükseklerden alçaklara düşmek çok kolaydır. Bize gerekli olan, büyük yerlere çok çalışarak yükselmektir. Bir makamdan başka bir makama geçme fırsatımız her zaman vardır. Bu yüzden bulunduğumuz yeri neden yeterli görelim?
Kelile buna karşılık:
- O halda ne düşünüyorsun, dedi.
Dinme:
- Ben bu fırsattan yararlanmak ve aslanla konuşmak istiyorumç Çünkü çok akıllı olmadığını anlıyorum. Belki bu yüzden kendisine yaklaşırım. Böylece onun yanında iyi bir makam sahibi olurum, dedi.
Kelile ona sordu:
- Aslanın bir problemi olduğunu nereden anladın?
Dimne cevap verdi:
- Hislerim bana böyle olduğunu söylüyor. Düşünen kişi, dış görünüşten başkalarının halini anlar.
Kelile yine sordu:
- Sen aslanın dostlarından değilsin. Onun yanında nasıl makam sahibi olmayı düşünüyorsun?
Dimne cevapladı:
- Doğru. Ben de çok çalışacağım. Böylece bunların geldiği makamlara ulaşmaya çalışacağım. Hükümdara yakın bir makamda bulunmak isteyebilirsin. Bu durumda kişinin; ilk önce kendini büyük görmemsi gerekir. Zorluklarla mücadele etmesi ve kızmaması gerekir. Daha sonra ise herkese yumuşak davranması gerekir. Ancak böyle davranan kişiler isteklerine ulaşır.
Bu sözleri duyan Kelile:
- Kabul edelim ki aslanın yanına gittin. Bu söylediklerini gerçekleştirmek için elinde ne var? Ne ile ona kendini sevdireceksin, dedi.
Dimne de cevap olarak:
- ona yaklaşırım ve onun kişiliğini öğrenirim. Bundan sonra ona karşı gelmemeye dikkat ederim. Doğru ederim. Doğru bir şey isterse ondaki iyiliği ve yararı gösteririm. Ona, doğru şeyi yapması için yardımıcı olurum. Baktım ki zarar getiren bir şeyi yapmaya çalışıyor. Bundaki zararı ve kötülüğü açıkça anlatırım. Böylece aslana kendimi sevdiririm. Yani aslan beni anlar. Kendisi için iyilik düşündüğümü görür. Beni sever.
Böylece ben de kendisine yaklaşırım, dedi.
Buna karşılık Kelile şöyle söyledi:
- Ne söylersen söyle, aslana yaklaşmandan korkarım. Çünkü onun dostluğu tehlikelidir.
Dimne de Kelile’ye şu cevabı verdi:
- Haklısın ancak tehlikelerden korkan bir kişi, hiçbir isteğine ulaşamaz. Bazı insanlar kendilerini çok sevindirecek bir işi, bir korku yüzünden bırakırlar. Bu kişi hiçbir büyük işi başaramaz. Üç şeyin ancak yüksek bir çalışmayla, büyük bir korku ile elde edilebileceğini söylerler. Bunlar: Hükümdarla dost olmak. Deniz ticaretine çıkmak. Düşmanla mücadele etmektir.
Bunun üzerine Kelile:
- Öyleyse Allah sana yapacağın işte yardım etsin, dedi.
Dimne de bundan sonra Kelile’nin yanından kalktı. Aslanın yanına gitti. Aslana saygı gösterdi.
Aslan, yanında bulunanlara dönerek:
- Bu kim, diye sordu.
Aslanın yanında bulunanlardan birisi:
- Bu; şu adamın oğludur, dedi.
Aslan:
- Hatırladım. Babasını tanırdım, dedi.
Daha sonra Dimne’ye dönerek:
- Sen neredeydin, diye sordu.
Dimne hemen cevap verdi:
- Efendimizin kapısında bulunuyordum. Aklımla, gücümle efendimize yardım edebilmek için bir fırsat çıkmasını bekliyordum. Çünkü kükümdarın kapısında yeri olmayan kişilerin de yapabileceği işler çıkabilir. Çünkü devlette hiç kimse küçük görülmez. Herkesten kendi gücü kadar yararlanmak.
Aslan, Dimne’nin sözlerini beğendi. Kendi kendine “Bu çakalın bize söyleyeceği bir şeyler var.” diyerek yanındakilere şöyle dedi:
- Bazı kişiler akllk oldukları halde bu özellikleri bilinmez. Bunlar bazen istedikleri yerlere yükselemezler. O zaman çok fazla çalışırlar ve mutlaka kendilerini göstermek isterler.
Dimne aslanın kendisinden hoşlandığını anladı ve ona şunları söyledi:
- Ey hükümdarım! Benim her konuda birçok bilgim var. Bu bilgilerimi hükümdar ile paylaşmak istiyorum. Buraya gelmemin sebebi budur. Hükümdarlar; insanları, babaları yüzünden kendisine yaklaştırmaz veya uzaklaştırmaz. Aslan belki de her adamının akıllı olup olmadığına bakar.
Dimne’nin sözlerini aslan çok beğendi ve onunla daha fazla ilgilendi. Dimne aslanla dost oldu. Onunla yalnız görüşmeye başladı. Dimne bundan yararlanarak aslana şöyle dedi:
- Hükümdar bir yerde oturuyor. Dışarıya hiç çıkmıyor. Bunun sebebi ne olabilir:
Aslanla Dimne yolda konuşarak gidiyordu. Şetrebe adlı öküz şiddetle böğürmeye başladı. Aslan bu sesten korktu. Buna rağmen korkusunu Dimne’ye göstermek istemedi. Ancak Dimne, aslanın bu sesten korktuğunu anladı ve sordu:
- Bu sesi duymak hükümdarımız rahatsız mı etti?
Aslan:
- Evet, bu ses beni çok rahatsız ediyor. Bu sesten hoşlanmıyorum, dedi.
Bunun üzerine Dimne:
- Hükümdarın bu ses yüzünden kaldığı yerden dışarıya çıkmaması gerekmez. Çünkü alimler “Her sesten kormak gerekmez.” derler.
Aslan:
- Bunu bana bir örnekle de anlatabilir misin, dedi.
Dimne de:
- Evet, hükümdarım anlatırım, dedi:
Tilkinin Boş Kuruntuları
Devamı Var